diyabet

Günün erken saatlerinde yemek yemeye başlayan kişilerin, gün içinde öğünlerini günde 10 saatten az veya günde 13 saatten fazla olarak yayılmış olmasına bakılmaksızın, daha düşük kan şekeri seviyelerine ve daha az insülin direncine sahip oldukları belirlendi. (Chicago, Ill’deki Northwestern Üniversitesi’nden baş araştırmacı Marriam Ali, M.D.)

  • İnsülin direnci, vücut pankreasın ürettiği insüline iyi yanıt vermediğinde ve glikozun hücrelere daha az girebildiği durumlarda ortaya çıkar. İnsülin direnci olan kişilerde tip 2 diyabet geliştirme riski daha yüksektir.
  • Hem insülin direnci hem de yüksek kan şekeri seviyeleri, bir kişinin metabolizmasını, besinlerin daha basit bileşenlerine parçalanarak kullanılmasını etkiler: Bu besinler proteinler, karbonhidratlar (veya şekerler) ve yağlardır. Bu metabolik süreç bozulduğunda diyabet gibi metabolik rahatsızlıklar ortaya çıkar.

Söz konusu araştırma için insanlar sabah beslenmeye saat 8:30 öncesi ve 8:30 sonrası başlayan iki gruba ayrıldılar.

Yapılan değerlendirmeler sonucunda gün içerisinde toplam beslenme saatinden bağımsız olarak güne saat 8:30 önce besin alarak başlayan kişilerin açlık kan şekerlerinin daha düşük olduğu ve buna bağlı olarak daha düşük insülin direncine sahip oldukları belirlendi.

Bu veri bizlere özellikle tip 2 diyabet için riski azaltmak için bir fırsat sunuyor.

Referans: https://www.sciencedaily.com/releases/2021/03/210318091646.htm

Erkenci misiniz yoksa gece kuşu mu? Günlük hareket miktarımız ve uyku döngülerimiz, tip 2 diyabet ve kalp hastalığı gibi hastalıkların riskini arttırabilir. Uyku ve diyabet arasında nasıl bir ilişki vardır.

Experimental Physiology’de yayınlanan yeni araştırma, uyanma/uyku döngülerinin metabolik farklılıklara neden olduğunu ve vücudumuzun kullandığı enerji kaynağı tercihini değiştirebileceği keşfedildi. Araştırmacılar, gece uyumayan insanların, enerji için yağ kullanma yeteneklerinin azaldığını bunun da vücuttaki yağ miktarının arttıracağını tespit ettiler. Sonuç olarak da bu durumun tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık riskini artırabileceğini buldular.

İki grup arasındaki metabolik farklılıklar, depolama ve enerji kullanımı için hücreler tarafından glikoz alımını sağlamak için ne kadar insülini kullanabileceği ile ilgilidir.

‘Erkenciler’ (sabahları aktif olmayı tercih eden kişiler) enerji kaynağı olarak yağa daha fazla güvenirler ve ‘gece kuşlarına’ göre daha yüksek aerobik kondisyon seviyeleri ile gün boyunca daha aktiftirler.

Öte yandan, ‘gece kuşları’ (gündüz ve gecenin ilerleyen saatlerinde aktif olmayı tercih eden kişiler) dinlenme ve egzersiz sırasında enerji için daha az yağ kullanırlar.

ABD, New Jersey’deki Rutgers Üniversitesi’nden araştırmacılar, katılımcıları bahsedilen iki gruba ayırdılar. Yapılan araştırmalar sonucunda

Araştırmacılar, gece uyuyup gündüz aktif olan kişilerin hem dinlenirken hem de egzersiz sırasında enerji için gündüz uyuyup gece aktif olanlara göre daha fazla yağ kullandığını buldu. Gece uykusunu alan kişiler insüline daha duyarlıydı. Öte yandan gündüz uyuyanlarda insülin direnci olduğu tespit edildi. İnsülin direnci olan kişilerde kan şekerini düşürmek için vücut daha fazla insüline ihtiyaç duyar ve vücutları enerji kaynağı olarak karbonhidratları, yağlara tercih eder. Bu grubun enerji sağlamak için insüline yanıt verme yeteneğinin bozulması, tip 2 diyabet ve/veya kalp hastalığı riskini arttırmaktadır.

Referans: https://www.sciencedaily.com/releases/2022/09/220920100754.htm

Yeni Keşfedilen Fabkin Hormonunun Tip 1 ve Tip 2 Diyabette Kritik Bir Rolü Olabilir

Yapılan araştırmalarla yeni keşfedilen fabkin adlı hormon, metabolizmayı düzenlemeye yardımcı oluyor. Ayrıca bu hormonun tip 1 ve tip 2 diyabetin gelişiminde önemli bir rol oynayabileceği belirtildi.

Yapılan çalışmalar tip 1 veya tip 2 diyabetli farelerde ve insanlarda kandaki fabkin hormonu seviyelerinin anormal derecede yüksek olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, fabkin aktivitesinin bloke edilmesinin hayvanlarda her iki diyabet formunun da gelişmesini engellediğini tespit ettiler. Fabkin muhtemelen insanlarda da benzer bir rol oynuyor ve araştırmacılara göre bu hormon kompleksi umut verici bir terapötik hedef olabilir.

Araştırmacı Gökhan S. Hotamışlıgil, “On yıllardır, pankreas beta hücrelerinden insülin üretimi gibi uygun endokrin tepkileri üretmek için gerekli olan adipositlerdeki enerji rezervlerinin durumunu ileten sinyali araştırıyoruz. Artık fabkin’i çok sıra dışı bir moleküler mekanizma yoluyla bu kritik işlevi kontrol eden yeni bir hormon olarak tanımladık.” sözleriyle fabkin hormonunun görevini açıkladı.

İnsülin ve leptin gibi birçok hormon metabolizmanın düzenlenmesinde rol oynar. Fabkin, tek bir tanımlanmış reseptörü olan tek bir molekül olmadığı için geleneksel hormonlardan farklıdır. Bunun yerine fabkin, yağ asidi bağlayıcı protein 4 (FABP4), adenosin kinaz (ADK) ve nükleozid difosfat kinaz (NDPK) dahil olmak üzere birçok proteinden oluşan fonksiyonel bir protein kompleksinden oluşur.

Bir dizi deneyle araştırmacılar, fabkin hormonunun hücrelerin dışındaki enerji sinyallerini düzenlediğini belirlediler. Bu sinyaller daha sonra hedef hücre fonksiyonunu kontrol etmek için bir reseptör ailesi aracılığıyla hareket eder.

Diyabet durumunda ise fabkin, pankreasta insülin üretiminden sorumlu olan beta hücrelerinin işlevini kontrol eder.

Yazarlar pankreasın insülin üreten beta hücrelerinin fabkin’in hedefi olduğunu ve hormonun diyabet gelişiminin arkasındaki itici güç olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, farelerde fabkin’i nötralize etmek için bir antikor kullandıklarında, hayvanlarda diyabet gelişmedi. Obez, diyabetik farelere antikor verildiğinde, sağlıklı bir duruma geri döndüler.

-Sabri Ülker Merkezi ve Moleküler Metabolizma Bölümü’nde araştırma görevlisi olan baş yazar Kacey Prentice’in şu cümleleriyle yazımıza son veriyoruz. “Fabkin’in keşfi, bir adım geri atmamızı ve hormonların nasıl çalıştığına dair temel anlayışımızı yeniden gözden geçirmemizi gerektirdi.” “Yeni bir hormon bulmak için son derece heyecanlıyım, ancak bu keşfin uzun vadeli etkilerini görmek konusunda daha da heyecanlıyım.”

Referanslar:

Kacey J. Prentice, Jani Saksi, Lauren T. Robertson, Grace Y. Lee, Karen E. Inouye, Kosei Eguchi, Alexandra Lee, Ozgur Cakici, Emily Otterbeck, Paulina Cedillo, Peter Achenbach, Anette-Gabriele Ziegler, Ediz S. Calay, Feyza Engin, Gökhan S. Hotamisligil. A hormone complex of FABP4 and nucleoside kinases regulates islet functionNature, 2021; DOI: 10.1038/s41586-021-04137-3

https://www.sciencedaily.com/releases/2021/12/211208123349.htm

Yeni yayınlanan bir araştırmaya göre hamilelik öncesi veya hamilelik esnasında diyabete yakalananlar annelerin, göz problemleri yaşama riski olan çocuklara sahip olma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

Araştırma, Nanjing Tıp Üniversitesi, Nanjing, Çin Üreme Tıbbı Devlet Anahtar Laboratuvarı’ndan Dr. Jiangbo Du ve Aarhus Üniversitesi, Aarhus, Danimarka’dan Dr. Jiong Li ve meslektaşları tarafından yapılmıştır.

Araştırmacılar hamilelik öncesi veya sırasında anne diyabeti ile yüksek ışık kırılma hatası (RE) denilen problem riski arasındaki ilişkileri analiz etti: gözün görüntüleri retinaya düzgün şekilde odaklayamadığı durumlar. Kırılma hatası (RE), göz şeklinizin ışığı doğru şekilde bükememesi ve bunun sonucunda bulanık bir görüntü oluşması anlamına gelir. Başlıca kırma kusurları türleri miyopi (yakını görememe), hipermetropi (ileri görememe), presbiyopi (yaşla birlikte yakın görme kaybı) ve astigmatizmdir.

Son yıllarda, genetik olmayan faktörlerin de bu göz problemlerinin gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini gösteren RE prevalansında hızlı bir artış olmuştur. Okul çağındaki çocuklarda ve genç yetişkinlerde düşük ve orta düzeyde RE gelişimi için edinilen ana risk faktörleri olarak, uzun süre bilgisayar kullanma gibi gözün sürekli yakından parlak objelerce yorulmasıyla beraber kişinin açık hava etkinliğinin olmaması tespit edilmiştir.

Bununla birlikte, yüksek RE kusurlarının nedenleri hala tam olarak anlaşılmamıştır.

Daha önceki araştırmalar, şiddetli RE’li bireylerin doğumdan önce yaşanan problemler sebebiyle , doğuştan göz kusurlarına sahip olabileceğini göstermiştir; bu durum fetüsün uterusta maruz kaldığı olumsuz koşulların doğum sonrası yaşamında daha ciddi RE gelişiminde rol oynayabileceğini düşündürmektedir.

Hamilelik sırasında hiperglisemi (yüksek kan şekeri), retinaya ve optik sinire zarar verebilecek yüksek kan şekeri seviyelerine yol açabilir ve sonuçta RE’ye neden olan göz problemlerine yol açabilir.

Araştırmacılar şunları önermektedir: “Küçük çocuklarda pek çok bahsettiğimiz problemler daha tedavi edilebilir olduğundan, erken teşhis ve müdahale yaşam boyu olumlu bir etkiye sebep olabilir.

Son olarak uzmanlar diyabetli annelerin çocuklarında göz bozuklukları için erken taramanın görme sağlığının korunmasında önemli bir rol oynayabileceğini belirtmektedir.

Kaynak: https://www.sciencedaily.com/releases/2021/08/210817193001.htm

Fasulye içerdiği bileşenler göz önüne alındığında ucuz, besleyici ve oldukça sağlıklı bir besindir.

B vitaminleri, A vitamini, C vitamini ,K vitamini kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum ve içeriğindeki yüksek lif açısından zengin bir baklagil türüdür.

Kemik gelişimine katkısı vardır.

Hazımsızlığın giderilmesinde ve sindirim sisteminin gelişiminde etkilidir.

Kolesterol seviyesini düşürmeye yardımcıdır.

Hamilelik öncesi ve hamilelik sırasında anne ve bebek sağlığı açısından önemli bir madde olan folik asit içeriği nedeniyle bolca tüketilmelidir.

Önemli antioksidanlardan olan, lutein ve beta-karoten içeriği ile birlikte serbest radikallerle savaşır, yaşlanma etkilerini geciktirir ve çeşitli hastalıkları önlemeye yardımcıdır.

Ayrıca diyabeti yönetmekte büyük etkisi olan glisemik indeks açısında oldukça düşüktür. Bu açıdan diyabeti iyi yönetme ve diyabete yakalanma riskini azaltma açısından oldukça faydalıdır.

Kardiyovasküler hastalık riski yüksek olan 3.000’den fazla katılımcıyı içeren bir çalışmada, daha fazla baklagil tüketenlerin tip 2 diyabete yakalanma riskinin %35 azaldığı belirlenmiştir.

Parmaktan kan alınarak yapılan şeker ölçümleri çoğu diyabetlinin sevmediği bir süreçtir. Hele ki tip-1 diyabete sahipseniz gün içerisinde sık sık ölçüm yapmak gerekebilir.

Kişiler farklı sebeplerden kan şekeri ölçümünü atlayabilir, unutabilir. Sonuç olarak takip edilemeyen kan şekerinin yol açtığı olası hiperglisemi ya da hipoglisemi gibi durumlarla karşılaşmak kolaylaşır.

Bu cihaz parmaktan kan şekeri ölçümüyle arası pek iyi olmayan çocuklar ve yetişkinlerin işlerini kolaylaştırmak için dizayn edilmiş.

Cihaz çalışma prensibi olarak eski tip cihazların aksine deri altına yerleştirilen sensör yardımıyla hücreler arası sıvıdan kan şekeri ölçümü yapmaktadır.

Peki bu cihaz nedir? Nasıl çalışır? Avantajları ve dezavantajları nedir? Gelin beraber inceleyelim…

  • FreeStyle Libre Sistemi kolun arkasının üst kısmına acısız bir şekilde takılan 1 lira boyutunda sensör ve okuyucudan oluşan sürekli glikoz izleme sistemidir.
  • Sensör ve okuyucu birbirine kablo ile bağlı değildir. Telefon gibi ufak bir cihaz olan okuyucuyu kolunuzdaki sensöre yakınlaştırarak ölçüm alabilirsiniz. Okuyucu, sensöre 1-4 cm mesafedeyken sensördeki verileri alabilir.
  • Sensör, her dakika şeker ölçümü yapabilmek için hücre içi sıvıdaki şeker seviyesini ölçen ince ve esnek bir filaman kullanır. Bu bahsedilen filamanı insülin pompalarında da yer alan ve derinin altına giren ekipman gibi de düşünebiliriz.
  • Her dakika ölçüm yapan bu cihaz 15 dakikada bir de ortalamayı kayıt eder. Bu da günde 1440 adet ölçüm yapmaya eşittir.
  • Hipoglisemi, Hiperglisemi, hedef değerlerde geçirdiğiniz zaman dilimi, istenilen zaman aralıklarında ortalama kan şekeri değerlerine ulaşabilirsiniz.

Fiyat ve Kullanım

Okuyucu Fiyatı: 450 lira

Sensör Fiyatı: 450 lira

Okuyucu bir kereliğe mahsus alınsa da sensör malesef öyle değil. 14 günde bir sensörü değiştirip; yenisini takmak gerekiyor.

Aslında bu durum kullanıcıları en çok zorlayan kısım. Aylık olarak 900 lira gibi maliyeti olan bu cihazın bana göre handikapı bu.

Özellikle diyabetle genç tanışan kişiler için farkındalık yaratarak; diyabetle olan ilişkilerinde adaptasyon süresini minimuma indirebilir.

Hepimizin en çok çekindiğin ani hipoglisemi ve hiperglisemilerin görülme sıklığı azalabilir.

En önemlisi de elimizde daha fazla kan şekeri değeri verisi olacağı için tedavimizi yaparken elimiz kuvvetli olur; yorumlamamızı ona göre yaparak hamlemizi yaparız.

Umarız ilerleyen günlerde SGK kapsamına girerek; biz diyabetlilerin kan şekerimizi daha kontrollü olmasını sağlayacak bu cihaza ulaşım kolaylaşır.

Yumurta tüketimi sağlık açısından inanılmaz faydalar sağlar.

  • Öğünler arasında kişiyi tok tutmak ve sağlıklı hissetmek için tercih edilebilecek en faydalı yiyeceklerden biridir.
  • Düzenli yumurta tüketimi, kalp hastalığı riskinizi de çeşitli şekillerde azaltabilir.
  • Yumurta tüketimi vücutta iltihabı azaltır.
  • İnsülin duyarlılığını iyileştirir.
  • HDL (iyi) kolesterol seviyesini yükseltir ve LDL (kötü) kolesterolün boyutunu ve şeklini değiştirir.
  • 2019’da yapılan bir araştırma, sağlıklı yağlarla birlikte, düşük karbonhidratlı ve yumurta içeren kahvaltının , şeker hastalarının gün boyunca kan şekeri seviyelerini yönetmelerine yardımcı olabileceği sonucuna vardı.

Daha eski araştırmalarda araştırmacılar, yumurta tüketiminin diyabetli kişilerde kalp hastalığı ile ilişkili olduğunu belirtmişlerdi.

Ancak günümüzde kontrollü çalışmaların daha da artmasıyla elde edilen sonucu verileri özetleyecek olursak: Besleyici bir diyetin parçası olarak haftada 6 ila 12 yumurta tüketmenin diyabetli kişilerde kalp hastalığı riskini arttırmadığı sonucuna varıldı.

  • Ek olarak yapılan bazı araştırmalar yumurta yemenin felç riskini azaltabileceğini öne sürmektedir.
  • Ayrıca yumurta, göz hastalıklarına karşı koruma sağlayan antioksidanlar olan iyi bir lutein ve zeaksantin kaynağıdır.

Yumurta yerken sadece beyazını yemekten vazgeçmek gerekmektedir Çünkü yukarıda saydığımız yararlı bileşenlerin çoğu yumurtanın sarı kısmında yer almaktadır.

Özet olarak düzenli ve kararında yumurta tüketimi, kalp hastalığı riskini azaltır, kan şekerini dengeleyemeyi kolaylaştırır, göz sağlığının korunmasına katkıda bulunur ve kendinizi tok hissetmenizi sağlayabilir.

Referanslar:

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21495899/

https: //pubmed.ncbi.nlm.nih. gov / 24703415 /

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25970149/

https: / /pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24079288/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23128450/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23021013/)

https://academic.oup.com/ajcn/article/109/5/1302/5435774?login=true

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28359773/

(https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29680985/)

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4709836/

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23571649/

Koronavirüs diyabetliler için diğer viral hastalıklarda olduğu gibi kan şekeri düzenini bozan etkiye sahiptir. Bir takım metabolik etkiler sonucunda rutin diyabet tedavisi yetmeyebilir.

Peki koronavirüsün diyabetliler üzerindeki olası etkileri nelerdir?

Komplikasyonlar

Yeni koronavirüsün diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi diyabetli kişilerde ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

Bu komplikasyonlar şunları içerebilir:

Diyabetik Ketoasidoz

Stres veya özellikle viral hastalık dönemlerinde kan şekeri seviyeleri yükselebilir. Diyabetik ketoasidoz (DKA), diyabetli bir kişi bu yükselmeyle başa çıkmak için yeterli insüline sahip olmadığında ortaya çıkar.

Vücut enerji için yağları parçalamaya başlar ve bu da kanda keton birikmesine neden olur. Ketonlar kanı daha asidik hale getirir ve sonuç olarak ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

DKA, aşırı susama, mide bulantısı, hızlı nefes alma ve meyvemsi kokulu nefes gibi bir dizi semptomlara neden olabilir. DKA’ya sahip olabilecek herkes acil tıbbi yardım almalıdır.

Akciğer İltihaplanması

Pnömoni, akciğerlerin hava keselerinin iltihaplanmasına neden olan bir enfeksiyondan kaynaklanır.

Tıp çevrelerinin belirttiği üzere, COVID-19 geliştiren diyabetli kişilerde, pnömoni içeren daha şiddetli bir COVID-19 formu geliştirme riski daha yüksektir.

Bazı araştırmalar, 2 yaşından büyük diyabetli herkesin pnömokok ve yıllık grip aşısı yaptırması gerektiğini öne sürmektedir.

Dehidrasyon

Diyabetli bir kişinin COVID-19’dan ateşi varsa, ek sıvı kaybediyordur. Bu, intravenöz sıvılar gerektirebilecek dehidrasyona yol açabilir.

Hiperglisemi (Yüksek Kan Şekeri)

Enfeksiyonlar vücutta stres tepkisine neden olarak glikoz üretiminin artmasına neden olur. Bu durum da normalden daha yüksek kan şekeri seviyelerine neden olur.

Sonuç olarak, bir kişi bulaşıcı bir hastalık sırasında ekstra insüline ihtiyaç duyabilir. Aniden yükselebileceğinden, kan şekeri seviyelerini normalden daha sık izlemek yani sık ölçüm yapmak önemlidir.

Kaynakça:

https://www.medicalnewstoday.com/articles/covid-19-and-diabetes#prevention

Diyabetle yaşayan insanlar için, virüsten korunmak için önlem almak oldukça önemlidir. Çünkü diyabet kronik bir rahatsızlıktır ve viral enfeksiyonlarda ki COVID-19 da onlardan biridir, diyabetin kontrolü zorlaşmaktadır.

Bu yazımızda sıklıkla merak edilen sorulardan yola çıkarak Covid-19 ve diyabet arasındaki ilişkiyi temel olarak aktarmak istedik.

Soru-1: Diyabetli kişilerin COVID-19 virüsüne yakalanma olasılığı daha mı yüksek?

Cevap-1: Şimdiye dek yapılan araştırmalarda diyabetli kişilerin COVID-19’a yakalanma olasılığının genel popülasyona göre daha yüksek olup olmadığını göstermek için yeterli veri yoktur.

Diyabetli kişilerin karşılaştığı ana sorun, virüse yakalanma şanslarının artması değil, eğer hastalığa yakalanırlarsa daha kötü komplikasyonlara sahip olmalarıdır.

Ayrıca, bir kişinin diyabet haricinde sahip başka olduğu rahatsızlıklar da varsa(örneğin, kalp hastalığı, tansiyon), COVID-19 karşısında tehlike çok daha büyüktür. Bunun yanında kişinin yaşı da önemli bir parametredir. Bilindiği üzere yaşlı insanlarda bu hastalıktan etkilenme oranı daha yüksektir.

Soru-2: Diyabetli kişilerin COVID-19 karşısında ciddi komplikasyon şansı daha mı yüksektir?

Diyabetli kişilerin COVID-19’a yakalanmaları durumunda ciddi komplikasyonların ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki genel olarak, diyabetli kişilerin herhangi bir virüsle enfekte olduklarında daha şiddetli semptom ve komplikasyonlara sahip olma olasılığı daha yüksektir.

Diyabetiniz eğer iyi şekilde yönetiliyorsa (yani Hba1C değerinin yüksek olmadığı, beslenme ve egzersiz dengesinin kurulduğu), COVID-19’dan fazla etkilenme riskiniz muhtemelen daha düşük olacaktır.

Diyabete ek olarak kalp hastalığı veya başka komplikasyonlara sahip olmak, diğer viral enfeksiyonlar gibi COVID-19’dan da ciddi şekilde etkilenme olasılığını arttırmaktadır, çünkü birden fazla rahatsızlık karşısında vücudunuzun enfeksiyonla savaşması zorlaşmaktadır.

Viral enfeksiyonlar ayrıca diyabetli kişilerde iltihabı veya iç şişliği artırabilir. Bu aynı zamanda hedefin üzerindeki kan şekerlerinden de kaynaklanabilmektedir. Sonuç olarak bu iltihaplanma daha ciddi komplikasyonlara katkıda bulunabilir. Bilindiği üzere COVID-19’un ileri evrelerinde akciğerlerde iltihap oluşmakta ve sıvı birikimi olabilmektedir.

Soru-3: Tip 1 ve Tip 2 diyabetli kişiler için riskler farklı mı?

Cevap-3: Tıp otoriteleri tip 2 diyabet de dahil olmak üzere belirli altta yatan herhangi bir tıbbi rahatsızlıkları olan her yaştan insanın COVID-19 karşısında komplikasyon riskinin arttığını bildirmektedir.

Her iki diyabet tipine sahip kişilerin yaşlarına, geliştirdikleri komplikasyonlara ve diyabetlerini ne kadar iyi yönetebildiklerine göre değişiklik gösterebileceğini unutmamak önemlidir.

Soru-4: DKA (Diyabetik Ketoasidoz) hakkında endişelenmek gerekir mi?

Cevap-4: Viral enfeksiyonla hasta olduklarında, diyabetli kişiler, genellikle tip 1 diyabetli kişilerde görülen diyabetik ketoasidoz (DKA) riskiyle karşı karşıya kalırlar.

DKA, sıvı alımını ve vücudun elektrolit seviyesini yönetmeyi zorlaştırabilir – bunlar, sepsisin yönetiminde önemlidir. Sepsis ve septik şok, COVID-19’lu bazı kişilerin yaşadığı ileri seviyedeki ciddi komplikasyonlarındandır.

Kaynakça:

https://www.diabetes.org/coronavirus-covid-19/how-coronavirus-impacts-people-with-diabetes

https://www.medicalnewstoday.com/articles/covid-19-and-diabetes#prevention

Cihazın perakende stripsiz fiyatı yaklaşık 200 liradır. Döviz kurunun da artmasıyla birlikte strip fiyatları oldukça yükselmiştir. Strip kutusu (50 adet) başına 50-60 lira arası fiyat farkı çıkmaktadır.

Accu-Chek - Performa Nano
Accu-Chek Performa Nano

Cihazın Özellikleri

  • Çalışma prensibi: Kinoprotein glikoz dehidrojenazın mutant varyantı (Mut. Q-GDH), elektrokimyasal yöntem.
  • Hafızasında tarih ve saatiyle birlikte 500 test sonucu kaydeder.
  • Kod çipi ile doğrulama gerektirmez. Ölçüm çubuğu (strip) direkt olarak kullanılabilir. Cihazı kendisi otomatik doğrulama yapar.
  • Ölçüm Aralığı: 10-600 mg/dL (10mg/dL altındaki değerlerde Lo, 600mg/dL üstündeki değerlerde uyarısı verir.)
  • İstediğiniz saatlerde ölçüm yapmanızı hatırlatacak uyarı sistemi vardır.
  • Kan şekerinizin 7, 14, 30 ve 90 günlük ortalama değerini otomatik olarak gösterir.
  • 0,6 uL kan ile ölçüm yapar. (AccuChek Active’den yaklaşık 2-3 kat daha az)
  • 5 saniyede ölçüm sonucu verir.
  • 2 dakika sonra otomatik olarak kapanır.
  • 2 adet 3V CR2032 düğme pil ile çalışır. Işıklı LCD ekrana sahip olduğu için pil ihtiyacı diğer renksiz ekranlı cihazlara göre daha fazladır.
  • Çalışma Sıcaklığı: 8°C – 44°C
  • Nem Değeri: %85’e kadar
  • Test Stribi Raf Ömrü: Üretim tarihinden itibaren 18 ay kullanılabilir; test stripleri, kutusu açıldıktan sonra bile son kullanma tarihine kadar kullanılabilir durumda kalır. Tek dikkat etmek gereken kullanımlardan sonra kutunun kapağını sıkıca kapatmaktır.

Uyarı Simgeleri ve Anlamları

E-1

  • Strip cihazı uygun yerleştirilmemiştir.

E-3

  • Kan şekeri seviyenizin cihazın ölçüm aralığının dışında olduğu durumlarda,

E-4

  • Stribe uygulanan kan numunesi yeterli olmadığında,

E-6

  • Ekranda yanıp sönen damla sembolü görünmeden önce test stribine kan veya kontrol çözeltisi uygulandığı durumda olur. Test stribini atın ve kan şekeri veya kontrol testini tekrarlayın.

E-7

  • Cihazda elektronik bir problem gerçekleştiğinde oluşan hatadır. Pili çıkartıp bir süre bekledikten sonra yeniden ölçüm yapmayı deneyiniz.

E-8

  • Cihazın bulunduğu ortamın sıcaklığının çalışma aralığında olmaması durumunda

E-9

  • Cihazın bataryasının azaldığı durumlarda oluşan hatadır. Pili değiştiriniz

Accu-Chek Performa Nano, kan şekeri ölçüm cihazları arasında memnuniyet açısından en çok tercih edilen cihazlardandır.

Kendim yaptığım şahsi denemelerde oldukça tutarlı sonuçlar vermiştir. Örneğin, hastaneye kan vermeden hemen önce cihazda ölçttükten sonra hastanenin sonucuyla birlikte yaptığım karşılaştırma birbirini her denememde doğrulamıştır.

Kanı hızlıca stribe alması, ölçüm doğruluğuna güvenilmesi, cihazın kullanılabilirliğinin basit ve özelliklerinin çok olması, ışıklı bir ekrana olması ve şık bir tasarıma sahip olması cihazın tercih sebeplerindendir.

Ancak maalesef strip fiyatları son zamanlarda bir hayli yüksek bir hal alması en önemli dezavantajıdır.