Tip 1 Diyabet (Page 2)

İnsülinin bir çok türü vardır. Hangisinin tercih edileceği kişiden kişiye doktor kontrolüyle birlikte değişmektedir. İnsülin çeşitlerinin bu kadar çeşitli olması hastalığın seyrine göre uygulanacak olan tedavinin çok çeşitli olmasını sağlar. Örneğin kan şekeri çok dengesiz olan bir kişinin kullandığı insülinler ile dengeli şekilde seyreden kişinin kullandığı insülinler farklılık gösterebilir.

İnsülinler genelde şu şekilde sınıflandırılmışlardır:

  • Kısa etkili insülin
  • Hızlı etkili insülin
  • Orta etkili  insülin
  • Uzun etkili insülin

Hızlı Etkili: Bu tip insülinler vücuda enjekte edildiğinde 15 dakika içinde etkili olur ve yemekten hemen önce alınmalıdır.

Tip 1 diyabeti olmayan kişi yemek yediğinde vücut pankreastan insülin salgılar; Karbonhidratları yiyecek içinde işlemesine ve kullanmasına yardımcı olan insülindir. Yemekten aldığımız karbonhidratların kan şekerini yükseltmesini durduran, engelleyen bir yandan da o glukozun kullanılmasını sağlayan insülindir.

Hızlı etkili insülin, bolus insülini (yemeklerden sonra ihtiyaç duyulan yüksek dozdaki insülin) taklit eder.

Hızlı etkili insülin örnekleri insülin glulisine (Apidra), insülin lispro (Humalog) ve insulin aspart (Novorapid) ‘dır.

Düzenli veya Kısa Etkili: Bu tip insülinler vücuda enjekte edildiğinde 30 dakika ila 60 dakika içerisinde etkili olur. Yemekten 30-60 dakika önce enjekte edilir. Etkisi hızlı etkili insülinden daha uzun sürer. Düzenli veya kısa etkili insülin ayrıca bolus sekresyonunu taklit eder.

Kısa etkili (düzenli) insülin örnekleri arasında Humulin R ve Novolin R. bulunmaktadır. 

Orta Etkili: Bu tip insülinlerin etkisi 10-16 saat arasında sürer. Genellikle hızlı etkili insülinlerle beraber ve günde iki kez kullanılır. Bazal insülini salımını taklit etmek için kullanılır.

Bazal insülin salımı diyabetli olmayan kişiler için, kanda her zaman az miktarda bulunan insülindir. Vücudun kan şekerini etkin bir şekilde ayarlayabilmesi için bu bazal insülin salımına ihtiyacı vardır, bu nedenle tip 1 diyabeti olan kişiler bunu taklit eden bir insülin almalıdır.

Orta etkili insülinlere örnek olarak NPH (Novolin N, Humulin N) gösterilebilir.

Uzun Etkili: Orta etkili insüline benzer şekilde, uzun etkili insülin de bazal insülin (yemek yenmediği sürelerde ve gece ihtiyaç duyulan düşük dozdaki insülin) salımını taklit eder. Uzun etkili insülinin etkisi 20-24 saat arasında sürer, bu nedenle genellikle günde bir kez enjekte edilir. Bazı kişiler  doktor kontrolüyle birlikte, kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesi için bu tip insülini günde iki kez  de kullanabilmektedirler.

Uzun etkili insülinler arasında insülin glargin (Lantus, Toujeo Solostar), insülin detemir (Levemir) ve insulin degludec (Tresiba) bulunur.

Önceden karıştırılmış: Bu tip insülinler, iki farklı türdeki insülinin birleştirilmesiyle oluşturulur. (Örneğin hızlı etkili ve orta etkili bir insülin.) Bu tür karışım insülinlerde amaç bolus ve bazal insülin salımlarını taklit etmektir. Karışım oranı kişiye uygulanan tedaviye göre değişebilir.

Hangi Tip İnsülinin Kullanılacağı Nasıl Belirlenmektedir ?

Kişi diyabetinin tedavisi için en uygun insülin tipini doktoruyla birlikte belirlemektedir. Günümüzde insülin çeşitleri oldukça fazladır bu da tedavide esneklik sağlar. Bu seçim yapılırken aşağıdaki gibi belirtilen birçok şey göz önünde bulundurulur.

  • Vücudun insüline nasıl tepki verdiği (İnsülinin ne kadar sürede emildiği ve ne kadar süre aktif olarak kaldığı).
  • Yaşam tarzı seçimleri. (Yenilen yiyeceğin türü, ne kadar alkol tüketildiği veya ne kadar egzersiz yapıldığı vücudun insülini nasıl kullandığını etkiler.)
  • Kan şekerinin ne kadar sıklıkla kontrol edildiği
  • Yaş
  • Kan şekerinizi yönetmek için hedefler

Tablo kaynakça: (www.healthlinkbc.ca/health-topics/aa122570), (www.novonordisk.com.au/content/dam/australia/affiliate/www-novonordisk-au Health%20Care%20Professionals/Documents/NovoRapid_NovoMixd_s28102014_Marketing%20version.pdf – Novorapid Bilgileri), (www.apidra.com/apidra/dosing.aspx-Apidra Bilgileri), (www.novo-pi.com/novologmix7030.pdfNovo 70/30 Bilgileri)


İnsülin Etkinliği

İnsülin etkinliği genellikle U-100 olarak mevcuttur. (Bir mililitre sıvıda 100 ünite insülin). Kısa etkili (düzenli) insülin de U-500 de mevcuttur. Bu da U-100 düzenli insülinden beş kat daha konsantre olduğu anlamına gelir. Uzun etkili insülin (glargine) U-300’de de mevcuttur. Bu U-100 uzun etkili insülinden üç kat daha konsantre olduğunu tanımlar. İnsülin konsantrasyonu kontrol edilmeli ve buna göre doğru miktarda alınmalıdır. İnsülin etkinlik derecesi üzerlerinde yazmaktadır.

Dozun Miktarı ve Zamanlaması Nasıl Planlanır?

İnsülinlerin ne zaman alınacağı konusunda doktorun talimatlarına uyulmalıdır. Enjeksiyon ve öğünler arasındaki zaman aralığı kullanılan insülin türüne bağlı olarak değişebilir.

Genel olarak, enjeksiyonun yemekle koordine edilmesi gerekmektedir. Tablodan, “etki başlangıcı” sütunu, insülinin vücutta etkili olmaya ne zaman başlayacağını gösterir. Bu bağlamda dengeyi iyi tutturmak gerekmektedir. İyi zamanlama, düşük kan şekeri seviyelerinden yani hipoglisemiden korunmaya yardımcı olmaktadır.

  • Nişasta içeren sebzeler (tüm tahıllar ve bakliyat, mısır, patates, bezelye)
  • Meyve
  • Süt ve yoğurt
  • Atıştırmalık, şekerleme (kek, pasta, kurabiye, çörek gibi pastane ürünleri)
  • Meyve suyu, alkolsüz meşrubat, sporcu içecekleri, enerji içecekleri gibi şeker içeren içecekler

Şekerin birçok çeşidi vardır ve endüstriyel gıdaların türüne göre de kullanım alanları mevcuttur. Ve farklı şekillerde isimlendirilirler. Aldığınız ürününün içindekiler kısmında bu isimler var ise şeker yani glikoz içeriyor anlamına gelmektedir.

Bunlar:

  • Sofra Şekeri
  • Esmer Şeker
  • Şeker Kamışı
  • Bal
  • Pancar Şekeri
  • Şeker Kamışı
  • Toz Şeker
  • Ham Şeker
  • Akçaağaç Şurubu
  • Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu
  • Sabır Otu Nektarı
  • Şeker Kamışı Şurubu
  • Fruktoz
  • Laktoz
  • Sorbitol
  • Ksilitol
  • Glikol
  • Gliserin
  • Mannitol
  • İzomalt ve Diğer Şeker Alkolleri

Diyabetli insanlar için aldıkları besinlerin kan şekerine olan etkisinin ayarlanmasına yardımcı olan bir yöntemdir. Temel olarak hastanın yediği yiyeceklerdeki karbonhidrat miktarının hesaplanarak takip edilmesine dayanır.

Karbonhidrat sayımı özellikle Tip-1 diyabetli olan kişilerin motivasyonunu arttıran yaşam kalitesini artıran bir uygulamadır.

Ancak bu, diyabetli kişinin her şeyi istediği miktarda yiyebileceği anlamına gelmez. Çünkü oluşabilecek bu durum halihazırda zaten oldukça sağlıksızdır. Birçok diyabetli yedikleri arasından sadece şekerli yiyecekleri çıkararak uygun bir beslenme programına sahip olacağını düşünür. Ancak bu düşünce tamamen yanlış ve tehlikelidir.

Eğer kişi karbonhidrat sayımı yaptıktan sonra yemeğini yiyecekse ihtiyacı olan en önemli bilgi insülin ile karbonhidrat oranıdır. İnsülin-Karbohidrat oranları kişiden kişiye değişir, böylece kişinin yaşına, kilosuna, aktivite seviyelerine ve insüline ne kadar hassas olduğuna bağlı olarak bir kişisel oran ortaya çıkar.

Sağlık ekibiniz bunu çözmenize yardımcı olacaktır ve hatta her öğün için bile farklı bir insülin- karbonhidrat oranına bile sahip olabilirsiniz. Genel uygulama ise şu şekildedir: Kişiler başlangıçta ​​insülin-karbonhidrat oranını tahmin ederler ve daha sonra bunu kan şekeri kontrolüne bağlı olarak ince ayarlar yaparak bir dengeye oturturlar.

Karbonhidratlı yiyecekler ve içecekler sindirildiğinde, vücut hücrelerini besleyecek olan glikoza ayrılır ve vücudun kan şekeri seviyesi yükselir. Diyabetli olmayan kişilerde, kan glikoz seviyeleri yemekten sonra yükselir, vücut pankreas vasıtasıyla insülin salgılayarak, kan şekerinin vücut tarafından kullanılmasını sağlar ve böylece kan şekeri seviyesinin de yükselmesini engeller.

Ancak diyabetiniz varsa, süreç bu şekilde ilerlemez. 

Karbonhidrat sayımı sayesinde kişi kan şekerinin yükselmesine etki edecek düzeyde insülin ayarlamasını yapabilme imkanına sahip olur.

Vücutta enerji elde edilmesi açısından organik bileşenler vücutta yakıma yani yıkım reaksiyonlarına girerler. Yıkım reaksiyonlarında diğer besin öğeleri arasında en kolay parçalanabilen yapıya sahiptirler. Protein ve yağ ise diğer ana besin öğeleridir.

Sağlıklı karbonhidratlardan olan tam tahıl, meyve ve sebzeler beslenme planının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Çünkü bu sayılan karbonhidratlar hem enerji hem de vücut için gerekli vitamin, mineral ve lif gibi besin maddelerini içerir.

  • Lifler, kabızlığı önlemeye, kolesterol seviyesinin düşürülmesine ve kilo kontrolünün sağlanmasına yardımcı olur.
  • Sağlıksız karbonhidratlar ise şeker ilaveli yiyecek ve içeceklerdir. Bu çeşit karbonhidratlar enerji düzeyi bakımından sağlıklı olarak nitelendirilen karbonhidratlar kadar olsa da besin değeri olarak yetersizdir.

Tip 1 Diyabet için: Tip 1 diyabetiniz varsa, pankreas artık insülin üretemez, bu nedenle kişi insülinini kendisi vücuduna alır ve yemeğinizdeki karbonhidratı alınan insülinin dozlarıyla dengelemeniz gerekir. Bunu yapmak için de öğünde alınan karbonhidratın kaç gram olduğunu bilmek gerekmektedir.

Tip 2 Diyabet için: Tip 2 diyabetli kişiler insüline dirençli olduğundan ve azalan bir insülin kaynağına sahip olabilirler. Bu bağlamda karbonhidrat alımını hafifletmeleri ve gün boyunca her öğünde tutarlı bir miktar tüketmeleri gerekebilir. Oral diyabetik ilaç alan kişiler, insülin kullananlardan daha temel bir karbonhidrat sayımı yapabilirler. Dengenin tutturulması daha kolaydır.

Kişinin yediği karbonhidrat gramını sayabilmek için hangi yiyeceğin ne kadar karbonhidrat içerdiğini bilmek gerekmektedir. Böylece durumu yorumlayabilmek daha basit olur.

Hangi besinlerin karbonhidrat içerdiğini öğrenmek için aşağıdaki linke tıklayınız.

https://diyabetim.net/hangi-gidalar-karbonhidrat-icerir/

Karbonhidrat Sayımı Kişiye Nasıl Yardımcı Olur?

Karbonhidrat sayımı, kan şekeri seviyesinin mümkün olduğunca korunmasına yardımcı olabilir. Daha uzun süreli korunmayı sağlayarak, ileride yaşanabilecek komplikasyonları, örneğin kalp-damar komplikasyonları (Böbrek rahatsızlıkları, körlük, vücut sinir sistemi, kalp krizi, felç vb.)

Kişinin kendini daha iyi ve enerjik hissetmesini sağlar. Ayrıca kişinin yemek yerken daha esnek davranmasına olanak verir. Örneğin karbonhidrat sayımı sayesinde yenilen ekstra bir yemek için fiziksel aktivite ve insülin ayarlaması yapılabilir.

Nasıl Yapılır ?

Hesaplamalarda bir porsiyon karbonhidrat 15 gram olarak kabul edilir. Örneğin bir dilim ekmek, küçük bir parça meyve veya bir mısır kulağının her biri 15 gram karbonhidrat içerir. Bunların her biri bir porsiyon karbonhidrata eşittir.

Besin ÖğesiKarbonhidrat Miktarı
1 bardak pişmiş makarna veya 1 bardak pişmiş pirinç45 gram karbonhidrat
1 dilim ekmek12 gram karbonhidrat
3 bardak patlamış mısır15 gram karbonhidrat
Orta boy patates30 gram karbonhidrat
1 bardak mısır ya da bezelye30 gram karbonhidrat
Yarım bardak pişmiş sebze (taze fasulye, brokoli ya da havuç)15 gram karbonhidrat
Küçük boy meyve (elma, portakal, şeftali, armut)15 gram karbonhidrat
17 tane üzüm, 12 tane kiraz, yarım bardak elma suyu15 gram karbonhidrat
1 bardak süt12 gram karbonhidrat
1 kase yoğurt (170 gram)12 gram karbonhidrat
Yarım bardak dondurma15 gram karbonhidrat
Yarım bardak şerbet30 gram karbonhidrat
2 küçük boy kurabiye15 gram karbonhidrat

Besinlerin vücutta yarattıkları glikoz etkisi birbirinden farklıdır.

Bu farklılığı etkileyen faktörler:

  • Besinlerin nişasta derecesi, karbonhidrat miktarı, 
  • Nişastanın yapısı (amiloz, amilopektin, dirençli nişasta), 
  • Karbonhidratın içerdiği şeker türü (glukoz, fruktoz, sükroz, laktoz),
  • Gıda formunun yanında sıra diğer gıda bileşenleriyle etkileşimi (sindirimi yavaşlatan yağ ve diğer doğal maddeler – lektinler, fitatlar, tanenler ve nişasta-protein ve nişasta-lipit kombinasyonları gibi).

Karbonhidratın Görevi ve Vücuda Etkisi

Sindirim sistemi, vücuda alınan şeker ve nişastayı glikoz haline getirir. Glikoz şekerin en küçük yapı taşıdır. Daha sonra glikoz sindirim sisteminden kan dolaşımına katılır. Sonuç olarak da kan şekeri seviyesinde yükselme meydana gelir. 

Pankreastan veya dışarıdan alınan insülin ise kanda serbest halde olan glikoz moleküllerinin hücre içerisine alınmasını ve hücre enerjisinde kullanılmasını sağlar. Ve yükselmiş olan kan şekeri, hücrelere girerek dengelenir.

Tip 1 diyabetli bireylerde, yemek öncesindeki insülin dozu ile yemeğin toplam karbonhidrat içeriğinin sonrasında vücutta oluşan yanıt arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu nedenle, yemek öncesi insülin dozları, öğünün karbonhidrat içeriğine göre ayarlanmalıdır. Sabit dozda insülin alan bireyler için ise karbonhidrat miktarındaki günlük tutarlılık çok önemlidir.

Vücuda Alınması Gereken Karbonhidrat Miktarı

Diyabetli bireyler için günlük karbonhidrat, protein ve yağ miktarı kesin olarak tanımlanmamıştır. Bir kişi için en iyisi başkaları için en iyi seçenek olmayabilir.

Dengeli Beslenme Piramiti

Herkesin vücudun enerji, vitamin ve mineraller ile lif ihtiyaçlarını karşılayacak kadar karbonhidrat alması gerekmektedir. Uzmanlar, çoğu insan için karbonhidrat alımının toplam kalorinin % 40-45 ila 65’i arasında olması gerektiğini öne sürmektedir. Yani, günde 2,000 kalori alınması halinde, bunun 900 ila 1.300 kaloriyi karşılayanı karbonhidrat olmalıdır. Bu da günde 225 ila 325 gram karbonhidrat anlamına gelir.

Diyabetli kişilerin aldıkları karbonhidratı kan şekerini dengeleyebilmek adına tüm güne yaymaları gerekmektedir. 

Karbonhidrat sayımı için bilgi edinmek için;

https://diyabetim.net/karbonhidrat-sayimi/

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı tip-2-diyabet-riski-var-mı.jpg

Tip 2 diyabet riskini değerlendirmek için edinebileceğiniz bu excel dosyası “Amerikan Diyabet Derneği” (American Diabetes Association) yayınlarından faydalanılarak oluşturulmuştur.

Dosyayı indirdikten sonra boy-kilo bilgilerinizi girin ve diğer soruları cevaplayın. Ardından elde edeceğiniz genel sonuca göre risk değerlendirmenizi görebilirsiniz.

Test için tıklayınız.

Tip-2 diyabette vücutta insülin üretimi mevcuttur. Ancak yapılan üretim ya yeterli değildir ya da üretilen insülinin gerektiği şekilde kullanılamaz. Bunun sonucunda vücut için gerekli olan glikoz kullanılamaz. 

Tip 2 diyabetli bazı kişilerin, hedef kan şekeri seviyelerine doktor gözetiminde diyet ve egzersizle ulaşabildiği de görülmüştür Ancak birçoğunun oral diyabetik ilaçları olmakla birlikte insülin dahi kullandığı tedaviler mevcuttur.

Hangi ilaçların tedavide olacağına dair karar, kan şekeri seviyeniz ve sahip olduğunuz diğer sağlık sorunları gibi birçok faktöre bağlıdır. Doktorun kan şekerinizi birkaç farklı şekilde kontrol edilmesini sağlamak için farklı sınıflardaki ilaçları birleştirerek hastayı tedavi ettiği durumlar dahi karşılaşılabilir.

Kullanılan bu ilaçlar arasından en yaygın kullanılan oral diyabetik ilaçlar şunlardır:

Alfa-Glukosidaz Enzim İnhibitörleri

Bu grup ilaçların insülin salınımını ve insülin etkisi üzerinde direkt etkileri yoktur. Daha çok lokal etkileri ile glukoz emilimini yavaşlatarak indirekt yoldan hipergliseminin önlenmesine yardımcı olurlar. Sağlıklı bir kişide yemekten sonra kan glukozundaki yükselme 30-50 mg/dL kadardır. Hâlbuki DM’lilerde artış çok daha fazladır. Bu artış sindirim sisteminden emilen glukoz ve karaciğer ile çevre dokular tarafından tutulan glukozun arasındaki farktan kaynaklanır. Bu dengeyi düzenleyen mekanizmalar, sindirim sistemi boyunca gıdaların ilerleme hızı, sindirim sistemi enzimlerinin miktarı ve kinetikleri, salgılanan insülin miktarı ve hızı, karaciğer ve çevre dokuların insüline olan cevabıdır. DM’li hastanın tedavisinde esas amaç yemek sonrası hiperglisemiyi önlemek, dislipidemiyi düzeltmektir. Eğer bu durum diyet ile sağlanamazsa hiperglisemeyi engellemek için karbonhidrat emilimini yavaşlatabilen bir ajan tedaviye eklenebilmektedir. Bu nedenle sindirim sistemindeki enzimlerin aktivitesini geçici olarak inhibe edebilen ilaçların tokluk kan şekeri yükselmeleri üzerinde etkili olması gerekir.

Bu ilaçlar vücudunuzun nişastalı yiyecekleri ve sofra şekerini parçalamasına yardımcı olur. Böylece parçalanan şekerler bağırsaktan emilerek kana geçer.  Bu etki kandaki şekeri seviyesini düşürür. 

En iyi sonuç için, bu ilaçları yemekten önce almak gerekir. Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • Akarbose (Precose)
  • Miglitol (Glyset)

Biguanidler (Metformin)

Metformin genellikle tip 2 diyabet için reçete edilen ilk ilaçtır. Çalışma prensibi vücudun insülini daha etkili bir şekilde kullanması için vücut dokularının insüline duyarlılığını arttırarak çalışmasıdır.

Metformin ayrıca karaciğerdeki glikoz üretimini düşürür. Bağırsakların glikoz emilimini azaltır. Metformin kan şekerini kendiliğinden azaltamayabilir. Doktorunuz ayrıca kilo vermek ve daha aktif olmak gibi yaşam tarzı değişikliklerini de tavsiye edecektir.

Mide bulantısı ve ishal metforminin olası yan etkileridir. Bu yan etkiler genellikle vücut ilaca alıştıkça kaybolur. Metformin ve yaşam tarzı değişiklikleri kan şekeri seviyesini kontrol etmek için yeterli değilse, doktorun uygun görmesi halinde tedaviye diğer oral veya enjekte edilen ilaçlar (insülin) eklenebilir.

En yaygın biguanid türü metformindir (Glucophage, Metformin Hydrochloride ER, Glumetza, Riomet, Fortamet).

Metforminin insülin salınımı üzerinde etkisi yoktur. C-peptid düzeylerinde hafif bir artma sağlayabilir. 

Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • metformin-alogliptin (Kazano)
  • metformin-kanagliflozin (Invokamet)
  • metformin-dapagliflozin (Xigduo XR)
  • metformin-empagliflozin (Synjardy)
  • metformin-glipizid
  • metformin-gliburit (Glucovance)
  • metformin-linagliptin (Jentadueto)
  • metformin-pioglitazon (Actoplus)
  • metformin-repaglinid (PrandiMet)
  • metformin-rosiglitazon (Avandamet)
  • metformin-saksagliptin (Kombiglyze XR)
  • metformin-sitagliptin (Janumet)

DPP-4 İnhibitörleri

DPP-4 inhibitörleri vücudun insülin üretmesine yardımcı olarak kan şekerinin düşmesini sağlarlar. Hipoglisemiye (düşük kan şekeri) sebep olmadan kan şekerini düşürücü etkileri vardır. Kilo almaya yol açmazlar.

Bu ilaçlar ayrıca pankreasın daha fazla insülin üretmesine yardımcı olabilir. Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • alogliptin (Nesina)
  • alogliptin-metformin (Kazano)
  • alogliptin-pioglitazone (Oseni)
  • linagliptin (Tradjenta)
  • linagliptin-empagliflozin (Glyxambi)
  • linagliptin-metformin (Jentadueto)
  • saksagliptin (Onglyza)
  • saksagliptin-metformin (Kombiglyze XR)
  • sitagliptin (Januvia)
  • sitagliptin-metformin (Janumet ve Janumet XR)
  • sitagliptin ve simvastatin (Juvisync)

Glukagon Benzeri Peptitler (incretin mimetikleri)

Bu ilaçlar incretin denilen doğal hormona benzer.

Vücuttaki B hücrelerinin çoğalmasını ve vücudun insülin kullanılabilirliğini artırırlar. Kişinin iştahını ve vücudun glukagon kullanımını azaltırlar. Ayrıca midenin boşalmasını da yavaşlatırlar. Bu eylemler diyabetli kişiler için önemli gelişmelerdir.

Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • albiglutide (Tanzeum)
  • dulaglutide (Trulicity)
  • exenatide (Byetta)
  • exenatide uzatılmış salınım (Bydureon)
  • liraglutide (Victoza)
  • semaglutide (Ozempic)

Meglitinidler

Bu ilaçlar vücudun insülini serbest bırakmasına yardımcı olur. Pankreastaki insülin üreten beta hücrelere yardımcı olurlar. Bu bağlamda çalışma prensipleri sülfonilüreler gibidir.  Ancak sülfonilürelerden daha hızlı etki ederler ve etki süreleri daha kısadır. 

Düşük kan şekerine yol açma riskine ve kilo alımına bu ilaç sınıfı da yol açabilir. 

Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • Nateglinide (Starlix)
  • repaglinide (Prandin)
  • repaglinid-metformin (Prandimet)

Sodyum Glikoz Taşıyıcısı (SGLT) 2 İnhibitörleri

Bu ilaçların çalışma prensibi glikozun böbreklere tutunmasını engellemektir. Bu sayede vücut fazla glikozdan idrar yoluyla glikozdan kurtulur.

Yan etkiler arasında maya enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, genital bölgede enfeksiyon, fazla idrara çıkma ve düşük tansiyon sayılabilir.

Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • dapagliflozin (Farxiga)
  • dapagliflozin-metformin (Xigduo XR)
  • canagliflozin (Invokana)
  • canagliflozin-metformin (Invokamet)
  • empagliflozin (Jardiance)
  • empagliflozin-linagliptin (Glyxambi)
  • empagliflozin-metformin (Synjardy)
  • ertugliflozin (Steglatro)

Sulfonilüreler

Bugün hala kullanımda olan en eski diyabet ilaçları arasındadır. Sülfonilürelerin primer etkisi beta hücreden insülin salımının uyarılmasıdır. İnsülin salımını arttırılar. Dolayısıyla etkili olabilmeleri için fonksiyon yapabilen pankreasa gereksinim vardır. Alınımlarını takiben vena portada ve daha sonra periferik sistemde plazma insülin ve C-peptid seviyeleri hızla yükselir.

Glukoz ve aminoasitlerin insülini uyarma etkilerini düzenlerler. Tokluk durumunda glukozunu düşürürken, karaciğerden glukoz yapımını azaltır ve açlık glukoz düzeyini düşürür.

Sülfonilürelerle tedavi süresince beta hücre fonksiyonu düzelir ve insülin direnci azalır. Bu durum ise hipergliseminin düzelmesi ve pankreas üzerindeki glukotoksik etkinin ortadan kalkmasına bağlıdır. 

Genellikle yemekten 30 dakika önce alınmaları önerilir. Yemek öncesi alınım ilaca yeni başlayan hastalar için önemlidir. Erken alınan ilaç yeterince emilerek insülinin akut salınımını sağlar ve tokluk kan şekerinin fazla olmaması sağlanır. Uzun süreli kullanımda ise ilacın yemek öncesi veya yemek sonrası alınımı arasında çok önemli bir fark yoktur. 

Olası yan etkiler arasında düşük kan şekeri ve kilo alımı bulunur.

Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • glimepiride (Amaryl)
  • glimepirid-pioglitazon (Duetact)
  • glimepiride-rosiglitazone (Avandaryl)
  • gliklazid
  • glipizid (Glucotrol)
  • glipizid-metformin (Metaglip)
  • glyburide (DiaBeta, Glynase, Micronase)
  • gliburit-metformin (Glucovance)
  • klorpropamid (Diabinese)
  • tolazamid (Tolinaz)
  • tolbutamide (Orinase, Tol-Tab)

Tiazolidinedionlar

Çalışma prensibi karaciğerdeki glikozun salımını azaltmaya yöneliktir. Metformin gibi, bu ilaçlar da vücudun dokularını insüline karşı daha duyarlı hale getirir. Bu türdeki ilaçların kalp hastalığı riskini ve kilo almayı arttırdığı bilinmektedir. Bu risklerden dolayı, bu ilaçlar genellikle ilk tedavi seçeneği değildir.

Bu ilaçlarda bulunurlar:

  • rosiglitazone (Avandia)
  • rosiglitazon-glimepiride (Avandaryl)
  • rosiglitazon-metformin (Amaryl M)
  • pioglitazon (Actos)
  • pioglitazon-alogliptin (Oseni)
  • pioglitazon-glimepiride (Duetact)
  • pioglitazon-metformin (Actoplus Met, Actoplus Met XR)

Kaynakça

*https://www.webmd.com/drugs/2/condition-594/type+2+diabetes+mellitus

*http://ichastaliklaridergisi.org/managete/fu_folder/2001-ek1/html/2001-8-ek1-035-044.html

*https://www.diabetesdaily.com/learn-about-diabetes/overview-of-diabetes-drugs/meglitinides/

*https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/type-2-diabetes/diagnosis-treatment/drc-20351199

Genellikle vücudun savunma (bağışıklık) sisteminin pankreasta yer alan insülin üreten hücrelere (beta hücreleri) saldırdığı bir bağışıklık sisteminin tepkisinden kaynaklanır. Bu hücreler bağışıklık sistemi tarafından zararlı birer canlı olarak görülür. Böylece beta hücreleri zamanla tahrip edilir ve en sonunda da tüm işlevlerini kaybederler.

İnsülin üreten bu hücrelerin kendilerini yenilemelerine fırsat vermeyecek şekilde bağışıklık sistemi sürekli nöbette olur. Sonuç olarak insülin yetersizliğiyle birlikte tip 1 diyabet meydana gelir.

Tip 1 diyabet genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkmasına rağmen, erişkinlerde de gelişebilir.

İnsülin, hücreler için gerekli olan enerjiyi sağlayan glikozun hücrelere girmesini sağlayan bir hormondur. 

Tip 1 diyabette pankreasta insülin üretimi olmaz ya da çok az olur.

Ayrıca Tip 1 diyabetin oluşumunda çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. İlgili yazıya ulaşmak için: https://diyabetim.net/risk-faktorleri/

Tip 2 Diyabet Nedir ?

Pankreas insülin adı verilen bir hormon yapar. Hücrelerin glikozu yediğiniz besinlerden enerjiye çevirerek kullanılmasını sağlayan şey budur. Tip 2 diyabeti olan insanlar insülin yapar, ancak hücreler bunu gerektiği kadar kullanmaz. Bu duruma insülin direnci denir.

İlk etapta, pankreas hücrelere glikozu almaya çalışmak için daha fazla insülin yapmaya çalışır. Ancak nihayetinde üretim yetersiz kalır ve kan şekeri yükselir.

Belirtiler

Tip 2 diyabetin belirti ve semptomları genellikle yavaşça gelişir. Bazı kişiler fark etmeden yıllarca tip 2 diyabete yaşayabilir. Ancak bu vücutta bazı problemlere yol açabilir. Tip 2 diyabetin belirtileri, diyabetin genel belirtileriyle neredeyse aynıdır.

  • Artan susuzluk,
  • Sık idrara çıkma,
  • Artan açlık,
  • İstenmeyen kilo kaybı,
  • Yorgunluk,
  • Bulanık görme,
  • Yavaş iyileşen yaralar,
  • Sık görülen enfeksiyonlar,
  • Koyu renkli cilt bölgeleri, genellikle koltuk altı ve boyun bölgesinde,

Tip 2 Diyabeti Tetikleyen Faktörler

Bazı şeyler diyabet hastası olma olasılığını arttırsa da, kişiyi tek başlarına da hasta etmezler. Fakat bu durumlar ne kadar yoğun olursa, diyabete yakalanma riski o kadar yüksek olur.

  • Genler. Yapılan çalışmalarda bilim adamları vücudun insülin yapış mekanizmasını etkileyen farklı DNA parçaları buldular.

  • Fazla kilolu veya obez olmak. Fazla kilolu veya obez olmak, özellikle fazla kiloların bel bölgesinde olması insülin direncine neden olabilir. Tip 2 diyabet, özellikle çocuklukta obezite nedeniyle çocukları ve gençleri ve yetişkinleri etkiler.
  • Metabolik sendromlar. İnsülin direncine sahip kişiler sıklıkla yüksek kan şekeri, bel çevresinde ekstra yağ, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve trigliseritler gibi bir grup probleme sahip olabilir.
  • Karaciğerde çok fazla glikoz olması. Kan şekeri düşük olduğunda, karaciğer glikoz üretir ve kan dolaşımına gönderir. Yemek yedikten sonra kan şekeri yükselir ve genellikle karaciğer glikoz üretimini yavaşlatır ve glikozu daha sonra kullanmak üzere depolar. Ancak bazı insanların karaciğerleri bu şekilde çalışmaz. Şekeri kan dolaşımına göndermeye devam eder. Böylece kan şekeri normalden fazla yükselir.

Aşağıdaki görselde de karaciğerin vücutta glikoz dengesindeki görevi görülmektedir.

  • Hücreler arasında kötü iletişim. Bazen hücreler yanlış sinyaller gönderir veya kendilerine gelen mesajları düzgün alamazlar. Bu problemler hücrelerin insülini veya glikozu nasıl kullanılması gerektiğini etkilediğinde, bir zincirleme reaksiyon ile diyabet meydana gelebilir.
  • Bozuk beta hücreleri. İnsülini yapan beta hücreleri yanlış zamanda yanlış miktarda insülin üretirlerse, kan şekeri dengelenemez. Yüksek kan şekeri ya da düşük kan şekeri gibi problemler oluşabilir.
  • Yaş – 45 veya daha büyük
  • Aile – Diyabetli ebeveyne sahip olmak (anne, baba, kardeş)
  • Prediyabet – Prediyabet kan şekeri seviyenizin normalden yüksek olduğu fakat diyabet olarak sınıflandırılacak kadar yüksek olmadığı bir durumdur. Tedavi edilmeden bırakıldığında, prediyabet sıklıkla tip 2 diyabete ilerler.
  • Kalp ve kan damarı hastalığı
  • Yüksek tansiyon
  • Düşük HDL – Kolesterol
  • Yüksek trigliserid
  • Gebelik diyabeti – Hamileyken gebelik diyabeti olan kişide, tip 2 diyabet geliştirme riski artar. 4 kilogram üzerindeki bir bebek doğruma durumu da, ayrıca tip 2 diyabet riskini arttırır.

  • Polikistik over sendromu (PKOS) Polikistik over sendromu olan kadınlar için (düzensiz adet dönemleri, aşırı saç büyümesi ve obezite ile karakterize edilmiş bir durum) diyabet riskini arttırır.
  • Acanthosis nigricans, boynunuzun veya koltuk altınızın çevresinde koyu renkli döküntüler bulunan bir cilt rahatsızlığı olarak bilinir. Bu durum genellikle insülin direncinin olduğunu gösterir.
  • Depresyon

Aşağıda göreceğiniz diğer risk faktörleri de günlük alışkanlıklar ve yaşam tarzıyla ilgilidir. Kontrol edilebilir olan bu etkenler minimize edildiğinde tip 2 diyabete yakalanmada riskte azalma meydana gelir. Bunlar:

  • Çok az egzersiz yapmak veya hiç egzersiz yapmak – Hareketli kaslar insülin kullanır. Ne kadar az aktif olursanız, tip 2 diyabet riski o kadar artar. Fiziksel aktivite kilonuzu kontrol etmenize yardımcı olur, enerji olarak glikoz kullanır ve hücrelerinizi insüline karşı daha hassas hale getirir.
  • Kötü beslenme alışkanlıkları
  • Sigara içmek
  • Stres
  • Çok az ya da çok fazla uyumak

Bu sayılan maddelerden anlaşılacağı üzere hayatımızda yapacağımız ufak değişikliklerle riski azaltmak mümkündür. Örneğin her gün düzenli yürüyüş yapmanın riski üçte bir oranında azalttığı belirtilmiştir.

Ayrıca çok işlenmiş karbonhidratlardan, şekerli içeceklerden, trans ve doymuş yağlardan kaçının. Kırmızı ve işlenmiş etleri sınırlayarak riski azaltmak mümkündür.

Tip 1 diyabet için bilinen bazı risk faktörleri şunlardır:

  • Aile öyküsü. Tip 1 diyabetli bir ebeveyni olan kişilerin diyabetli olma riski daha fazladır. Akrabalık derecesi arttıkça risk de artmaktadır.
  • Genetik. Belirli genlerin varlığı, tip 1 diyabet riskini artırmaktadır.
  • Coğrafya. Ekvatordan uzaklaştıkça tip 1 diyabete yakalanma oranının arttığı istatistiklerde görülmektedir.
  • Yaş. Tip 1 diyabet her yaşta görünse de, iki farklı yaş aralığında kısmen daha fazla görülür.  Bunlar, 4-7 ve 10-14 yaş aralıklarıdır.
  • Bazı virüsler.